Bazen;
Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan.
Güneş kucağındadır, bilemezsin.
Bir çocuk gözlerinin içine bakar, arkan dönüktür.
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
Uçar gider, koşsan da tutamazsın.
Bazı insanlar vardır; onlardan bahsetmek bile insanı ürpertir, korkutur.
Onu sadece hissetmek biraz da belki anlamak düşer bize.
Dünyaya gelmiş en büyük şair.
Shakespeare gibi…
Yazdığı sonelerle ustaları bile hala şaşırtan, bırakın, tartışmayın ne demek istediğimi; herkes ne anlıyorsa o dedirten adam…
23 Nisan 1564 yılında İngiltere’de doğmuş, iyi bir okulda iyi bir eğitim almış, Latince öğrenmiş, tarih ve şiire ilgisi onu bu öğrenime yönlendirmiş fakat üniversite eğitimi almamış, 18 yaşında Anne Hathaway'le evlenmiş, 1583 yılında kızı Suzanne 1585 yılında da ikiz çocukları Hamnet ve Judith doğmuş, Shakespeare’in tek oğlu 11 yaşında –nedeni bilinmiyor- ölmüş…
Ne zaman Londra'ya göçtüğü, 1585 ve 1592 yılları arasında hayatında ne gibi detaylar olduğu bilinmemektedir.
Sesi ilk 1592 yılından sonra edebiyat ve tiyatro dünyasında duyulmaya başlamış, 1594 yılında "Lord Chamberlain´s Men"in oyuncuları arasına katılmış ve daha sonraları bu tiyatro en büyük tiyatrolardan birisi ve kendi de en büyük oyunculardan birisi olmuştur.1599 yılından sonra kendinin de ortak olduğu tiyatroda büyük eserleri sahnelemiş ve iyi bir de ticaret adamı olarak isim yapmıştır. Kendi özel hayatından fazla belge yoktur, mektupları hiçbir zaman yayımlanmamıştır ve enteresan şekilde yine 23 Nisan’da, 1616 yılında ölmüştür.
Geçenlerde bir arkadaşımın evinde gördüm, ödünç aldım, okumaya çalıştım Bir Yaz Gecesi Rüyası adlı oyunu, yanlışlıklar komedisini. Kelime oyunları vardır bilindiği üzere her eserinde.Zordur fark etmek, fark edip de şaşırmamak…
Tek tek okunmalı tüm eserleri bu türünün dahisi adamın; okunmalı ama hiç tartışılmamalı…
Ve Shakespeare der ki;
İyi ol fakat çok iyi olma. Birazcık huysuz ol fakat çok değil. İçinden geliyorsa dua et. Eğer sana rahatlık veriyorsa arada bir küfür de et.
Etrafındakilere mümkün olduğunca dostça davran, müşfik ol. Eğer bir gün kötü davranmanı gerektirecek bir durum karsısında kalırsan; bağır, çağır,kır, dök ve unut!
Her zaman ve her yerde eline geçen bütün saadeti yakala, en ufak bir parçanın bile kaçmasına izin verme. Yaşa herşeyden önce yaşa ve sırf tesadüfen bu dünyaya gelmiş olduğun için, laf olsun diye günlerini geçirme.
Eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan; bütün kalbin, ruhun ve bedeninle sev! Hayatını o şekilde yaşa ki; her an kendi elini sıkabilesin ve her gün faydalı olan, hiç olmazsa bir şey yap ki; gecelerin yaklaşırken, örtüleri üzerine çekip kendi kendine "ben elimden geleni yaptım" diyebilesin.
Düşüncelerin neyse hayatın da odur.
Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan, düşüncelerini değiştir.
Comments