Bazı kişilikler vardır ki kader onları şayet bir araya getirme büyüklüğü gösterirse muhteşem bir birliktelik yaşama olasılıkları oldukça yüksektir.
Çevremde var mı? Bilmiyorum. Genellikle çiftler dış dünyaya kapıların ardında olanı yansıtmıyorlar. İçeride ne oluyor ne bitiyor gizli bir kutu. Hele iyice içeride, kendi iç dünyalarında durum çok daha karışık ve gizemli.
Fırtınalı bir denizde, salın üzerinde, hiç kıpırdamadan durabilecek kadar çaba göstererek çoğu şeyi saklıyor insanlar.Ama gün geliyor, sallanmak şöyle dursun direk denizin dibini boyluyorlar maalesef.
Ya kıyıya yanaşıp o saldan ineceksin ya da sallanacaksın dalgalarla...
Bir tek, sen bir roman kahramanı isen bizden hiçbir şey saklayamazsın.
Yazar, içini dışını döker senin.
En mahrem duygu ve olaylarını bile biliriz. Hayatın bizim gözümüzün önünde yaşanmaktadır.
Raif ile Maria Puder gibi...
“Bir şey noksandı, fakat bu neydi? Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet ümidini kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm… ”
Ne Kürk Mantolu Madonna Ne de Raif Hiç Kimse Göründüğü Gibi Değil!
Son derece samimiyetle yazılmış bir öykü Kürk Mantolu Madonna. Zaten bu kadar beğenilmesinin bir numaralı sebebi de bu. İki numarada hikayede herkesin kendinden bir şey bulması geliyor. Kıyısından köşesinden her hayata ufak da olsa bir dokunuş var.
Herkes bir dönem kendini Raif gibi hissetmiş ya da hissedecektir. Kesin.
Ama herkes ille de Maria Puder gibi hissedemez. O başka. "Şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum." dedi. "Bu eksiklik sana değil, bana ait...Bende inanmak noksanmış... Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için sana aşık olmadığımı zannediyormuşum.Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar.Ama şimdi inanıyorum.Sen beni inandırdın. Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum."
Hep tesadüfler. Buna başka bir isim vermek mümkün değil gibi. Taşlar tek tek yerine oturuyor. Bir vesile bir diğerine şapka çıkarıyor. Ama,bir sebeple başına ne gelirse gelsin, kendi değerlerinle bununla başa çıkmak gerekir. Bir insanın kendi değerleri her şeyden üstün olmalı elbet.
"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. Bunu sonuna kadar götüremediysen, kabahat senin değil... Bana hakikaten yaşama imkanını verdiğin birkaç ay için sana teşekkür ederim. Böyle birkaç ay, birkaç ömür kıymetinde değil midir?..."
Zıt kutupların birbirini çektiği, birbirine çok benzeyen kişiliklerin ilişkilerde hüsran yaşadıkları bir gerçek. Raif ile Maria da böyle zıtlar. Biri ne kadar çekingen ise diğeri o kadar atılgan. Biri ne kadar kendine güvensiz ise diğeri bir o kadar güvenli.Biri var olan işini bile yürütmeye gönülsüz bir diğeri üç iş birden yapıyor.Uzar liste.
Zıtlıklarla büyüyor aşkları Raif ile Maria'nın.
Sabahattin Ali kaleminden çıkmış bu eser önünde saygı ile eğiliyoruz. İki etkili karakter ve hüzünlü bir hikaye yarattığı için.
Ve çevremizdekilere karşı tüm ön yargılarımızdan uzaklaşmalıyız;
Masasında öylesine süklüm püklüm oturup işini yapan bir adamın aslında içinde ne fırtınalar koptuğunu, neden bu halde olduğunu nasıl bilebilirsiniz, şayet o anlatmazsa?
Ben kimseye bağlanmam diyen, vurdumduymaz bir kadının, sevdiği adam uğruna neleri feda edebileceğini de bilemezsiniz...
Siz sadece size anlatılanları bilirsiniz.
Bir de tecrübeyle bütünleşmiş ön sezilerinizle, o kadar...
Comments