İzmir'in henüz kirlenmemiş, bakir koylarına hayran hayran dar yoldan kıvrıla kıvrıla geçiyoruz. Fonda müzik, bende öylesine spor kıyafetler.Sürprizi yaşıyorum. Hava müthiş. Yoldan Balıklıova'nın meşhur un kurabiyelerinden ve poğaça alıyor kemire kemire mest oluyoruz. Bu nasıl bir manzara! Sürprizleri sevmeyen ben bile gevşedikçe gevşiyorum. Karaburun'un sahil kasabasına varıyoruz. Denizin üç santim kıyısında bir çift, dama oynayıp kahve yudumluyor. Bir grup biraları açtırmış çerez eşliğinde keyif yapıyor. Bir çift ise akşamı beklemeye sabredememiş, rakı balık yapıyor. Biraz turluyoruz. Sonra sahilde, iskelede şezlonglara yerleşiyoruz. Biraz kitap biraz sohbet biraz şekerleme birer bira üçer avuç çiğdem yiyoruz. Bu ne huzur ki adamı hasta eden cinsinden. Gerçek olamayacak kadar gerçek... Akşam yine sahil. Balık, türevleri, mezeleri, salataları mideye indirirken arada çaktırmadan kedileri ve bir köpeği besliyoruz. Şu aralar her yerde çalan cd yi takıyorlar. Hem dinliyor hem de söylüyoruz. Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni... Ertesi sabah iyice ilerilere gidiyoruz. Haseki köyü, dereler, sazlar, yukarılara tırmanıyoruz iyice. Ildır'a varmadan geri dönüyoruz. Bir amca çıkıyor karşımıza, koyunlarını gütmeye gelmiş. Karşıdan geçen devasal yolcu gemisine bir şeyler mırıldanıyor, selamlaşıyoruz. Ne kadar farklı yaşamlar var diye sohbeti değiştiriyoruz. Bitmiyor, Kimsenin değildir bu ağaçlar ya deyip azıcık zeytin topluyoruz. Yağmur yağmadı, henüz toplanmaz. Dönüşte fırına tekrar uğrayıp, bir kahve içiyoruz. Temiz havadan mıdır, miskinlikten midir, denizin uçsuzluğundan mıdır nedir hafifledikçe hafifliyoruz. İzmir'de yaşamak cidden güzel, sevmek ise bir başka...
Comments