Savaşın dağıttığı hayatlar sadece yaşayanlar ile sınırlı kalmıyor. Elbet nesilden nesile geçiyor. Hüzün geçiyor mesela ister istemez. Geçmiş kuşaklardan gelecek kuşaklara savaşın o puslu, kan kokulu ve vahşi atmosferi geçiyor.
Savaş görmemiş bir nesil, millet ya da ülke var mı bilmiyorum! (Andorra var galiba) Herkesin geçmişinde kanlı bir hikaye var. Hepsi acı ama Bosna Savaşı tarihe kazınmış bir katliam...O yüzden ara ara filmlere, kitaplara da konu oluyor. En son Angelina Julie'nin In the Land Of the Blood and Honey filmini izlemiştim bu savaş ile ilgili. Aşk vardı yine ama asıl kadınlara, bu savaşta yapılan işkence ön plandaydı. Twice Born- Sen Dünyaya Gelmeden -Venito Al Mondo geçen Aralık'ta vizyona giren ve beklenen ilgiyi alamayan bir Sergio Castellitto filmi. Eşi Margaret Castellitto'nun yazmış olduğu romanı beraber senaryolaştırdıkları filmde Penelope Cruz, Saadet Işıl Aksoy ve Emile Hirsch başrolde.
Yıllar sonra Saraybosna'ya oğluna yaşadığı yerleri göstermek için geri dönen Emma ile o yıllarda savaş akabinde tanıştığı Diego aşkı. Aslında aşk filmi.
Güzel bir aşk.
Böyle bir savaş bu aşkın gölgesinde kalmış.
Fonda savaş önde aşk.
Olamaz mı? Olur!
Eleştiriler de en çok bu yönde filme. Hatta savaşın içinde öyle aşk olmaz deniliyor. Bunu söyleyenler, insanın içinde yer aldığı her yerde her şeyin olabileceğini daha kavrayamamış eksik, gözleri kapalı ya da kulağı sağır insanlar.
Zaten bir, film ortaya savaş filmi diye çıkmıyor ki; iki asıl zor koşullarda yaşanan şeyler daha kıymetli olmuyor mu zaten?
Sadece;
Lullaby dinleyip alıp başınızı Balkanlara gitmek için.
Buğulu gözlerle her adamı kendine aşık edebilecek kadın Penelope için.
Bir anlık bir hatanın ve suskunluğun, nasıl da hayatın gidişatını değiştirebileceğini görmek için.
Hayatın pamuk ipliğine bağlı olduğunu;
Savaşın ne kadar acımasız ve katil ruhlu adamların iki dudağının ucunda olduğunu;
Curt Cobain'in yarattığı gençlik ateşini görmek için izleyin...
Film bitmesi gereken yerde bitmedi. Değişik bir yön çizdi. Hissettiğim yerde bitseydi süper olacaktı benim için. Ama bittiğinde yine de, ekranda inen yazılar eşliğinde bayağı bir çakılı kaldım oturduğum yerde...
Yorumlar