Bir Michael Haneke filmi izlemek kolay değildir. Hele ki ilk olarak izliyorsanız...Ben ilk olarak Benny’s Video filmini izlemiş, günlerce etkisinden kurtulamamıştım.
Son filmi Amour gösterime girdi. Tam, tipik bir Haneke filmi; hiç şaşmamış yolundan. Anlar önemli mesela yine; bir bulaşık yıkama sahnesini sonuna kadar izlersiniz. Ya da bir giyinme sahnesini, çiçeklerin dekore edilip vazoya alınmasını, bir elbise seçimini...Detaycıdır Haneke, hayatın ta kendisidir aslında.Çabuk çabuk geçiştirmez hiç bir şeyi. Biraz Ferzan gibi.Ya da Ferzan onun gibi diyelim. Yaşamın bir anında başlar bir anında biter.Detaylar önemlidir. Haneke enteresan adamdır. Metaforları boldur filmlerinde.
Amour, artık yaşları ilerlemiş entellektüel bir çiftin hayatından bir kesit. Artık evlerine çekilmiş ve her gün rütin işler yapan, kitap okuyan, piyano çalan, klasik müzik dinleyen birbirlerine oldukça saygılı bir çift...
Bir sabah, kahvaltı ederlerken Anne birden donuklaşır. Kıpırdayamaz, konuşamaz, duymaz. Georges panikler ve yardım çağırmak için içeri girer. Bu sırada su sesi duyulur. Anne kendine gelmiştir ancak ne olduğunu anlamaz.
Biraz zaman geçtikten sonra Anne’nin durumu daha da kötüleşir ve bir tarafına felç iner. Hastaneden döndükten sonra ‘beni bir daha ne olursa olsun oraya götürme’der ve Georges’e çok büyük bir sorumluluk yükler. Ona bakmak, yedirmek, giydirmek, yıkamak, yatırmak, kaldırmak, su getirmek, kitabını vermek... Bakıcı tutar Georges;önce bir sonra iki tane. Ama yine de işi çok ağırdır.
Peki, tüm bunları Georges Anne’a aşık olduğu için mi yapmaktadır? Filmin adı AŞK ancak bence burada farklı bir durum var. Aşk nereye kadar? Hiç aşık olmasanız da aciz durumda olan eşiniz için bunları yapmaz mısınız? Ya da bir zamanlar aşık olduğunuz için mi hastalandığında ona bakarsınız? Nedir bu? Acıma mı? Aşk mı? Sevgi mi? Bağlılık mı? Evlilik yemini mi?
Anne, konuşma yetisini de kaybedip iyice elden ayaktan düşer. Bir gün Georges traş olurken Anne durmadan inlemektedir. Ölmek istemekle yaşamak arasında çırpınıp duran karısının yanına gelir, bir anısını anlatır ve onu yastıkla boğar.
Hem onu bu acınası durumdan kurtarmış hem de kendi esaretine bir son vermiştir.
Bu film hakkında satırlarca yorum yazılabilir. Beraber yaşlanabilme şansına erişmek müthiş bir şey. El ayak iyice çekildikten sonra yalnızlığı paylaşmak, sohbetler etmek, geçmişten konuşmak. Sürekli paylaşan çift olmalarına rağmen Georges bir ara Anne’a daha sana anlatmadığım çok hikayem var der. Orada bitersiniz.
Haneke inanılmaz bir gözlem adamı.
Gişelere oynamıyor, ödülle de pek ilgilenmiyor -ki ödül alacağa benziyor- sanat yapıyor. Abartıdan uzak, demogojilere girmeden, ağdalı anlatıma yer vermeden, seyirciyi kalbinden vuruyor.
Comments