top of page
  • Yazarın fotoğrafıBiriz Aydinç öztüzemen

Küçük Friedemann

Küçük Friedemann otuz yaşına geldiğinde hayatından oldukça mutluydu. Öğlen yemeğinden sonra bahçede vakit geçiriyor, kafasını yastığına dayıyor, iyi cins purosunu tellendirirken kitabını okuyordu ceviz ağacından gelen şen şakrak serçe cıvıltıları eşliğinde. Kalan belki otuz yılını da bu şekilde huzur içinde geçirmekti en büyük arzusu.


"Her şeyin tadının çıkarılmaya değer olduğunu, mutlu ve mutsuz yaşantılar arasında bir ayrım yapmanın adeta budalalık sayılacağını öğrenmişti. Tüm duygu ve ruh durumlarını can ve gönülden kucaklıyor, neşelileri kadar üzücüleri de içinde olmak üzere hepsine özen gösteriyordu. "


"İlkbaharda kırlara açılıp parklarda dolaşmak, bir çiçeğin burcu burcu kokusunu solumak, bir kuşun ötüşünü izlemek, bütün bunlar insanın içini şükran duygusuyla dolduracak şeyler değil miydi?"


Fakat bu mutluluğu uzun sürmedi. Aşık oldu Friedemann. Artık uykuları hummalı ve sağır, başı sersem, adımları yavaştı. Hayata karşı duyduğu bütün o yürekten sevgi yitmiş mutluluklarına özlemler başlamıştı bile.


Aşk bitince değil her zaman acısı, başlangıcıyla da sanrıları demlenmeye başlayabiliyor.

En şiddetlisi de bu değil mi zaten?

bottom of page