'Şu dünyada insanlar can sıkıcı olmayan şeylerden hemen bıkarlar. Bıkmadıkları şeyler ise çoğunlukla can sıkıcı şeylerdir. Bu her şeyde böyle olur. Benim sıkılmaya harcayacak zamanım yok. Çoğu insan bu ikisi arasındaki ayrımı yapamaz.'
Haruki Murakami. Geç keşfettiklerimden. Aslında daha kim bilir kaç yazar kaç yönetmen var çok beğenebileceğim ancak henüz bilmediğim. Ya da elektriğimin tam tutacağı çok sevip çok sevilebileceğim dost adayları. Dünya böyle bir yer. Önüne konulanla yetinmesini bilmen gereken. Düzen böyle bir düzen.
Çok büyük tesadüfler olur gerçi bazen.
Hiç olmayacak bir zamanda hiç olmayacak bir yerde, hiç olmayacak bir kişiyle tanışırsın, hayatın değişir.
Hayatın böyle sürprizleri de olur. Bazen.
Romanın adı Sahilde Kafka. On beş yaşına girdiği gün evden kaçan, uğursuz bir kehanetten uzaklaşmak hedefindeki Kafka Tamura’nın hikayesi. Özgün kurgu ve özgün karakterler. Fantastik olaylar ancak okurken hiç de öyle gelmiyor. Olabilir bile denmiyor. Olur dedirten cinsten bir kurgu.
2006 yılında Franz Kafka ödülü almış.
2006 yılında World Fantasy ödülü almış.
Sorumluluk rüyalarda başlar.
Sen dünyanın kenarında oturuyorsun
Ben artık olmayan bir kraterin içinde.
Harflerinden yoksun sözcükler
Duruyor kapının gölgesinde.
Uyuyan bir kertenkelenin üstüne parıldıyor ay,
Küçük balıklar yağan göklerden.
Pencerenin dışında askerler var
Bıçaklarla kendilerini öldüren.
Kafka sahilde bir sandalyede oturuyor
Anlaşılan, dünyayı döndüren sarkacı düşünmekte .
Kalbin ne zaman kapalı ise
Yerinden oynamayan sfenksin gölgesi
Düşlerini delen bir bıçağa dönüşmekte.
Boğulan kızın parmakları
Giriş taşını ve daha fazlasını arıyor.
Mavi elbisesinin ucunu kaldırıp
Sahildeki Kafka’ya bakıyor.'
Sanki şiir okumuyor da bir sakin bir hırçın akan nehirde sürükleniyorsun. Müthiş...
Herkes hayatındaki can sıkıcı olan ve olmayan şeylerin bir listesini yapsın bakalım. Hangi taraf daha uzun? Canınızı sıktığını bildiğiniz halde yapmaya devam ettikleriniz neler? Canınızı sıkıyorsa neden yapmaya devam ediyorsunuz? Yapmaya mecbur olduklarınız, olmadıklarınız...
Bir de acaba çok keyif alacağınızı düşünüp yapamadıklarınız?
Canınızı sıka sıka yaptıklarınız, keyifle yaptıklarınız, yapamadıklarınız. Bu üçü arasındaki ayrımı yapmak lazım.
Çok eğlenceli, bir o kadar da düşündürücü, yapın bak... Karakterlerden bahsedeyim:
Ana karakter zaten müthiş.
Kafka: "Hayal gücünden yoksun insanlarla ciddi ciddi muhattap olursan, bu sefer vücudun kaldırmaz değil mi?" diyen henüz on beş yaşında bir oğlan...
Bir Oşima karakteri var:
"İster gay olsun ister lezbiyen, ister heteroseksüel ister feminist, isterse faşist bir domuz ya da komünist, isterse Hare Krishna'cı olsun. Ne olduğunun hiç önemi yok. Benim tahammül edemediğim içi boş tipler. Öyle insanlar karşıma çıktığında sabrım taşıyor, gereksiz laflar etmeye başlıyorum. Fakat hayal gücünden yoksun, sığ ve hoşgörüsüz bir yaşam, parazitlerinkinden farksızdır. Ev sahibini değiştire değiştire kendileri de şekil değiştirirler. Bunun kurtuluşu yoktur. Ben öyle tiplerin şu kapıdan içeri girmelerini dahi istemem açıkçası."
Böyle bir karakter.
Bir de Karga var ki:
‘Yerine göre kader dediğimiz şey, dar bir yerde sürekli yönünü değiştirerek dönüp duran bir kum fırtınasına benzer. Sen de,ondan kurtulmak için ayağını bastığın yeri değiştirirsin. Bunun üzerine fırtına da sana ayak uydurmak için yönünü değiştirir. Bir kez daha bastığın yeri değiştirirsin. Tekrar tekrar, sanki şafaktan hemen önce ölüm tanrısıyla yapılan uğursuz bir dans gibi, aynı şey tekrarlanıp gider. Neden dersen, o fırtına uzaklardan çıkıp gelmiş herhangi bir şeyden farklıdır da ondan. O fırtına aslında sensindir. O yüzden yapabileceğin tek şey, teslim olup ayağını dosdoğru fırtınanın içine daldırarak, gözlerini kum girmeyecek şekilde sımsıkı kapatıp adım adım fırtınanın içinden geçmektir. Orada muhtemelen ne güneş ne de ay,hatta ne yön ne de zaman vardır.Orada kemikleri bile parçalayacak kadar keskin beyaz kum tanecikleri gökyüzünde dans eder.’
Bir an evvel okumak istediniz değil mi? Haklısınız...
Comments