Biraz kafa yormak yetiyor Tyrannosour isimli Britanya filminin anlatmak istediğini anlamak için.
Yönetmen Paddy Considine'in ilk film olmasına rağmen sanki bu işi yıllardan beri yapıyor gibi geldi bana.
Şöyle demiş filmi hakkında yönetmen:
"İnsanlar farklı maskeler takıyor; dünya ile başa çıkabilmek adına farklı yüzler... Bu ilginç bir manipülasyon. Bu insanlar varlar, oradalar ve görmezden geliniyorlar çünkü onları yaratan durumlar görmezden geliniyor.
Acı ve sefaleti kabul etmemiz gerekiyor, çünkü her yerde. Akşamları haberlerde ölümüne dövülen bir kadınla ilgili bir haberden sonra neşelendirmek için sörf tahtasındaki köpek fotoğrafı ile neşelendirilmeye çalışılıyoruz. Bunu kırıcı buluyorum.
Endişeleniyorum. İnsanlığımızı kaybettiğimizi düşünüyorum. Bu yüzden, bu insanları keşfetme ihtiyacı duydum. Bir çözüm olmalı, bir çözülme..
Buna inanmalıyım. Yoksa hayat yalnızca kötü olaylar silsilesi."
Zaten ancak bu kadar duyarlı kişilerden çıkıyor böyle eserler. Yoksa elli tane film yönet, ne çare...
Joseph çok sevdiği eşi öldükten sonra, yaşadığı yoğun acıyla depresyona girer, dahası şiddet ve öfke nöbetleri başlar. Yaşadığı bu berbat dünyadan kurtulmak isteyen Joseph, aradığı umudu kasabada butiği olan Hannah’da bulur. Joseph hayata ve karısına dair hissettiği tüm pişmanlıkları bu kadın sayesinde dile getirir.Ancak Hannah acaba ne kadar mutludur?
Dışarıya ben mutluyum imajı çizip de biraz deşince gerçek ruh halini yüzeye çıkaranlardan biri gibi o da Joseph'i kurtuluş görür.
Paddy Considine’nin hem senaristliği hem de yönetmenliğini üstlendiği bu ilk filmi, 2011 Sundance Film Festivali’nin Dünya Sineması bölümünde drama dalında En İyi Yönetmen ve Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü.
Avrupa’nın Toronto, Karlovy Vary, Helsinki gibi en önemli festivallerinde gösterilen yapım yurt dışındaki eleştirmenlerden de oldukça yüksek not aldı.
"Bizim yaptığımızı herkes düşünür ama yapmaz. Biz cesaret edip yapıyoruz."
Çoğu insanın pek çok şey sadece dilinde. Ben olsam böyle yapardım, şöyle derdim deyip de yüzleşince tırsıp kaçanlar susanlar ile dolu etraf. Eşinden gördüğü sözlü, sözsüz şiddete göz yuman kadınlarla dolu. Sus, otur, boyun ey kaderine...Çok yazık.
İşte Hannah çareyi, dükkanına sığınmakta bulmuşken karşısına Joseph çıkıyor ve hayatı değişiyor,amma ne değişim...
Peter Mullan, Olivia Colman ve Eddie Marsan üçlüsü zaten döktürmüş bunu söylemeye gerek bile yoktu aslında...Hadi izleyin bir an evvel.
Comentários