top of page
  • Yazarın fotoğrafıBiriz Aydinç öztüzemen

Zahir

‘Beni ona götür. Gözlerimin içine bakmasını ve beni neden terk ettiğini söylemesini istiyorum.Sadece o zaman Zahir’den kurtulacağım.Yoksa gece gündüz O’nu düşünmeyi sürdüreceğim;hikayemizin, birlikte yaşadıklarımızın üstünden tekrar gidecek,yanlış yöne gittiğim ve yollarımızın ayrıldığı o anı tam olarak belirlemeye çalışacağım.’


Paulo Coelho’nun 2005 yılında basılan Zahir adlı kitabına,daha elimde okunamamış bir yığın kitabım olduğundan, göz bile atamamıştım. Şimdiye kadar bu Brezilyalı yazarın sadece ‘Simyacı’ ve ‘Veronika Ölmek İstiyor’ kitaplarını okumuştum.İki hafta önce ilk olarak ‘On Bir Dakika’sını,sonra ‘Şeytan ve Genç Kadın’’ı, akabinde de bu kitabını bir solukta okudum.


Zengin ve başarılı bir yazarın karısı bir gün aniden ortadan kaybolur. Onu bulmak için büyük bir çaba harcayan adam, karısının en son birlikte görüldüğü Kazak genci Mikhail ile tanışır ve Fransa’dan Orta Asya’ya kadar yolculuğu,bir iç yolculuğa dönüşür.


Karısının yokluğu onda derin bir boşluk hissi uyandırır:


‘Ben neden mutsuzum? Kimse kendine bu soruyu sormaz. Soru kendi içinde mahvedebilecek virüsü taşır. Eğer bu soruyu sorarsak,bu bizi neyin mutlu ettiğini bulmak istediğimiz anlamına gelir.Eğer bizi mutlu edecek olan şu anda sahip olduğumuzdan farklıysa o zaman ya da bir kerede veya tümüyle değiştirmeli ya da kendimizi çok daha mutsuz hissederek olduğumuz gibi kalmaya devam etmeliyiz.’


Onu bulmak için planlar yapar ama bir ara‘ yanlış yapıyorum’ hissine kapılır:


‘Bir şeyin ne zaman sona erdiğini bilmek daima önemlidir. Dairelerin kapanması ,kapıların kapanması,kitapların biten bölümleri,adını ne koyarsak koyalım önemli olan yaşamımızda olup bitenleri geçmişte bırakmak.Yavaş yavaş geri dönemeyeceğimi ve bazı şeyleri eskiden nasılsa öyle yapmak için zorlayamayacağımı anlamaya başladım.’


‘Hayatımızın geri kalanını böyle bir insanı sevdiğimizi söyleyerek geçirebilir miyiz?Yoksa gerçek olan sadece acı çekiyor olduğumuz mudur?Aşkın gücünü kabullenmek yerine onu küçümsemeye çalışmakla yaşadığımız dünyaya uyum sağladığımızı sanırız,o kadar…’


Birgün bir kaza geçirir. Yaşamında yanlış olan bir şeylerin olduğunu ve acil bir değişime ihtiyacı olduğunu kavrar. Ölüme biraz daha yaklaşmak hayatını daha iyi yaşaması için ona yardım eder:


İstenmeyen konuk geldiğinde…

Korkabilirim.

Gülümseyebilir veya derim ki:

Günüm iyi geçti, hadi gece olsun.

Tarlaları sürülmüş, evi temiz, masayı hazır

Bulacaksın,

Ve her şey yerli yerinde olacak.


Kazadan sonra sevdiği kadında hep kendini aradığını, onun yaşamını ve enerjisini sömürdüğünü anlar:


İki itfaiyeci küçük bir yangını söndürmek üzere ormana girerler. Sonra işlerini bitirip bir nehir kenarına vardıklarında birinin yüzü tümüyle siyaha bulaşmışken diğerinin ki tertemizdir. Sorun şu: Hangisi yüzünü yıkayacaktır?

Yüzü kirli olan, diğerine bakacak ve kendi yüzünün de diğeri gibi olduğunu sanacak, temiz olan yüzünü yıkayacak,kirli olan yıkamayacaktır.

‘Eğer onu yeniden görebilirsem benim yüzüm de en az onunki kadar temiz olmalı.O’nu bulmadan önce kendimi bulmalıyım.’


Step geleneklerine göre, sonuna kadar YAŞAMAK için, sürekli hareket halinde olmak gerekir.

Göçebeler her geçtikleri şehirde burada yaşayan zavallı insanlar için her şey devamlı aynıdır diye düşünür. Onlar da göçebeler bakıp, yaşayacak yerleri bile yok diye düşünür.Göçebeler için geçmiş yoktur,sadece şimdiki an vardır.

Hiç kimse bugünlerde yaşamını oradan buraya göçerek sürdüremez ama bunu ruhani bir düzlemde yapabilirler. Giderek uzağa ve daha uzağa giderek,kendi geçmişinden,olmaya zorlandığın şeyden uzaklaşarak.


Bu kitap Paulo Coelho’nun diğer kitaplarından biraz farklı.Ana karakterlerle birlikte okuyucu kendi ilişkilerine bakıyor,analiz ediyor,bazı karakterleri kendi hayatı ile ilişik tutuyor;yanlış mı yoksa doğru yolda mı olduğunu sorguluyor.

Ve düşündürüyor...Ben mutlu muyum?

Comments


bottom of page