Hayat güzel, yaşamak güzel,her şey çok güzel…Ve daha da güzel olacak;eğer istersek…
Dün akşam normalde çok sık görüştüğüm ancak iki aydır bir türlü bir araya gelemediğim dostlarımla buluştum;hem de harika bir mekan, Havagazı Fabrikası’nda.Hani peyzaj projesini ben yaptım diye söylemiyorum, gerçekten çok keyifli bir yer.Yemeklerimizi yedik, çaylarımızı içtik ve sakin sakin hasret giderdik.Daha sonra saat 21.30 da çimlere geçtik; biliyorsunuz Sinematek devam ediyor.
Dün akşamki film, sinema eleştirmenleri tarafından tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilen Malta Şahini’ydi.Özgün adı 'The Maltese Falcon' olan 1941 yapımı film, yönetmen John Huston'un ilk filmi olma özelliğini taşımasının yanı sıra noir(kara film)kavramını ortaya atan Panorama du Film Noir Américain tarafından bu türün ilk örneği olarak gösterilmiş olması ayrı bir özellik...
Dashiell Hammett’ın aynı adlı romanından uyarlanan filmde başrollerinde Humphrey Bogart, Mary Astor, Peter Lorre, Sydney Greenstreet ve Gladys George oynuyor.
Kara film, kahramanlarını çürümüş ve itici algılanabilecek bir dünyanın içine yerleştiren Hollywood suç filmlerini tanımlamak için kullanılan bir sinema terimi. Özel dedektif ve femme fatale tiplemeleri olan, az ışıklı, küçük kasabalarda, kırsal bölgelerde geçen; genellikle özel bir dekor olmaksızın mevcut mekanlarda çekilen filmlerdir bunlar.
40’lı yıllardan, Alfred Hitchcock’un Şüphenin Gölgesi, Orson Welles’in Yabancı’sı ve hepimizin çok iyi bildiği Postacı Kapıyı İki Kere Çalar klasik kara filmlerdir.50’lerden örnek ise; Trendeki Yabancılar(Hitchcock),ve Katil(Stanley Kubrick)örneklerden sadece ikisidir.
Klasik kara filmler, yalnızca A.B.D.’ye has dense de Fransa, İngiltere ve İtalya başta olmak üzere artık tüm ülkelerden örnekleri vardır. 60’larda ve 70’ler de 80’lerde 90’larda örneklerini gördüğümüz kara film akımı halen günümüzde etkisini sürdürmektedir.
Scorsese’in Öfkeli Boğa’sı, Lawrence Kasdan’ın Vücut Isısı, Joel ve Ethan Coen kardeşler’in. Kansız, Fargo, Orada Olmayan Adam filmleri günümüz çağdaş sinemasından örneklerdir fakat bana kalırsa,hiç biri Quentin Tarantino kadar iyi bir biçimde klasik kara filmi yansıtamamıştır. Rezervuar Köpekleri ve Ucuz Roman, müthiş filmlerdir. Bu arada Olağan Şüpheliler’i de unutmamak lazım; süperdi…
Günümüze doğru gelmeye devam edersek, yeni-kara filmin belki de en büyük ticari başarısını Robert Rodriguez'in yönettiği, siyah beyaz stilize, tuhaf görüntülerin kullanıldığı Günah Şehri(Sin City)’den bahsetmeden olmaz.
David Fincher’da bunu Yaratık 3,Yedi ve artık piyasaya sürüldüğü zamankinden daha çok ses getiren bir psiko-kara film olan Dövüş Kulübü filmleriyle izledik.
Bizde de kara film yapan yönetmenler var.Bunların en iyi örneği Nuri Bilge Ceylan'ın ÜÇ MAYMUN'udur ki bunu ayrı bir yazımda ele almak isterim.
Dün gece izlediğim Malta Şahin’ine dönersek, konusu şöyle.Özel dedektif Sam Spade, ortağı Miles Archer ve sekreterinden oluşan dedektiflik bürosuna Brigid adlı bir müşteri gelir. Kardeşinin birlikte kaçtığı belalı sevgilisini bulmaları için ortaklarla anlaşır. Fakat Miles bu sırasında gizemli bir şekilde öldürülür. Brigid'in esas amacı Malta Şahin'i adlı paha biçilmez bir heykele ulaşmaktır. Büyük bir komplonun içine girdiğini anlayan Sam kendisinin de karıştığı bu suçtan sıyrılabilmek için mücadele eder.
Humphrey Bogart oyunculuğunun ve yakışıklılığının zirvesinde bu filmde.Gerçekten de kara filmin babası sayılan bu film, bu akımı çok iyi lanse ediyor.
Eh,adı üstünde kara film bu; iki arkadaşım ara sıra uyuklamış, bir arkadaşım yarıda sıkılıp sinemayı terk etmiş olsa da,ben bu tarzı seviyorum, eskisini de yenisini de.
Son derece keyifli bir gece geçirdim.Bence o ortamda uyumak bile güzel.
Önümüzdeki iki çarşamba daha gösterim var; hatta haftaya Hitchcock’un İp’i var; seyretmenizi öneririm.
Bu arada gecenin en komik olayı, film başlarken torbalarda çiğdem satılıp, üç dakika sonra kabuklu yiyecek yenmesi yasak anonsunun yapılmasıydı.
İroninin en belirgin hali bu olsa gerek…
Comments